Yayınlar

TAŞINMAZ ÜZERİNDEKİ KİŞİSEL HAKLARA İLİŞKİN MAHKEME KARARLARININ İCRASI

(Vasiyetin İptali Davalarında Hükmün İcraya Konulması ve Kesinleşme Sorunu)

Bir mahkeme kararının gayrimenkulün aynına mı yoksa gayrimenkul üzerindeki kişisel haklara mı ilişkin olduğu konusu uygulamada tartışmalara yol açmaktadır.

Vasiyetin iptali istemiyle açılan davalar sonucunda verilen mahkeme kararlarının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 367. Maddesinde belirtilen kişiler hukuku ya da taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlardan olduğu yanılgısına düşülmekte ve icraya konabilmesi için kararın kesinleşmesi gerektiği kabul edilmektedir.

Aslında sorun bizim de dâhil olduğumuz Kıta Avrupa’sı Hukuk Sisteminin temelini teşkil eden Roma Hukuku haklar sistematiğinin yeterince kavranamamış olmasından kaynaklanmaktadır.

Vasiyetin iptali davaları merkeze alınarak yapılan bu çalışmada; gayrimenkulün aynına ve gayrimenkul üzerindeki kişisel haklara ilişkin mahkeme kararlarının ayırt edilme ölçütleri ele alınmış ve vasiyetin iptali davaları sonucunda verilen mahkeme kararlarının kesinleşmeden icraya konulup konulamayacağı sorunu incelenmiştir.

HUKUK SİSTEMİMİZDE BİR MAHKEME KARARINA KARŞI KANUN YOLUNA BAŞVURULMUŞ OLMASI, O MAHKEME KARARININ İCRASINI DURDURMAZ.

Genel kural, mahkeme kararının kesinleşmesi beklenmeden icra edilebileceği yönündedir. Bu genel kuralın bazı istisnaları da mevcuttur ve yine kanunlarla düzenlenmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Temyizin icraya etkisi” başlıklı 367. Maddesinde;

"(1) Temyiz, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve İflas Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36’ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez.

(2) Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez" düzenlemesi mevcuttur.

Yukarıya aynen alıntılanan bu kanun hükmü, genel kuralı ve en sık karşılaşılan istisnaları düzenlemiştir. Buna göre; kişiler ve aile hukukuna ilişkin hükümler (örneğin boşanma veya babalık davaları sonunda verilen hükümler) ile taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara dair hükümler kesinleşmedikçe icraya konulamayacaktır.

KESİNLEŞMEDEN İCRAYA KONULAMAYACAK DİĞER MAHKEME KARARLARI DA MUHTELİF KANUNLARDA DÜZENLENMİŞ OLUP, AŞAĞIYA ÇIKARILMIŞTIR.

Mahkûmiyete dair ceza ilamlarının, tazminat ve yargılama giderlerine dair kısımları (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Md.4)

Kira tespit kararları (12.11.1979 tarihli 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Malum olduğu üzere İçtihadı Birleştirme Kararları kanun hükmündedir.

Menfi tespit davalarına dair kararlar (2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu Md.72)

Gemilere ve bunlarla ilgili ayni haklara ilişkin kararlar (2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu Md.31)

Yabancı mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar (5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Md. 57-(2), 59-(1))

Sayıştay kararları (6085 sayılı Sayıştay Kanunu Md. 53)

Disipline ilişkin kararlar (2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu Md. 28/1) Bu maddede daha önce idare aleyhine haciz ve ihtiyati haciz işlemlerinin ancak ilgili mahkeme kararları kesinleştikten sonra icra edilebileceği belirtilmiş iken, bu hüküm Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla ilgili madde metninden çıkartılmış, sadece disipline ilişkin kararların kesinleştikten sonra icra edileceği ibaresi –kötü ve yoruma açık bir ifadeyle- istisna olarak belirtilmiştir.

VASİYETNAMENİN İPTALİ DAVALARINDA VERİLEN MAHKEME KARARLARI DA GENEL KURALA TABİDİR.

Vasiyetnamenin iptali davalarında verilen mahkeme kararları kesinleşmeden icraya konulabilir. Zira muhtelif kanunlarda istisna tutulan mahkeme kararlarından olmadığı çok bellidir.

Öte yandan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu; Birinci Kitap Kişiler Hukuku, İkinci Kitap Aile Hukuku, Üçüncü Kitap Miras Hukuku ve Dördüncü Kitap Eşya Hukuku olmak üzere 4 (dört) kitaptan oluşmaktadır.

Vasiyetnamenin iptali davası, Türk Medeni Kanununun Üçüncü Kitabı olan Miras Hukukunun Birinci Kısım Altıncı Ayrımında yer almaktadır ve dolayısıyla bu davalarda verilen kararların icrası için kesinleşme şartı aranmayacaktır.

Ancak bazen, vasiyetin iptali istemiyle açılan davalar sonucunda verilen mahkeme kararlarının, 6100 sayılı HMK’nın 367. Maddesinde belirtilen kişiler hukuku ya da taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlardan olduğu zannıyla icrası için kesinleşmesi gerektiği yanılgısına düşülmektedir.

Yukarıda aynen alıntı yapılan Kanun hükmünde düzenlendiği üzere, kural olarak ilamlı icra takibine başvurabilmek için hükmün kesinleşmesi şart değildir. Prof. Dr. Ramazan ARSLAN, Prof. Dr. Ejder YILMAZ, Prof. Dr. Sema TAŞPINAR AYVAZ ve Doç. Dr. Emel HANAĞASI tarafından müştereken hazırlanan ve halen çoğu hukuk fakültelerinin müfredatında yer alan “İcra ve İflas Hukuku” isimli ders kitabında da ilamların icraya konulabilmesi için hükmün kesinleşmiş olmasının şart olmadığı belirtildikten sonra, genel kuraldan istisna tutulan, yani icrası için kesinleşme şartı aranacak ilamlar sınırlı şekilde sayılmıştır.

Ancak aynı kitapta taşınmaz üzerindeki kişisel haklara ilişkin hükümlerin icrası için kesinleşme şartı aranmayacağı da belirtilmiştir. (Prof. Dr. Ramazan ARSLAN vd., İcra ve İflas Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2018, 4. Baskı, s. 384 vd.)

Aynı şekilde icra iflas hukukunun aksakallılarından kabul edilen Prof. Dr. Baki KURU tarafından hazırlanan ve Yargıtay kararlarında sıkça atıf yapılan eserde de; gayrimenkul ile ilgili ayni haklara dair kararların kesinleşmeden icra edilemeyeceği, ancak gayrimenkulün aynına ilişkin olmayan, ama gayrimenkul üzerindeki kişisel haklara ilişkin olan ilamların icraya konulabilmesi için bunların kesinleşmesine gerek bulunmadığı belirtilmiştir. (Prof. Dr. Baki KURU, İcra İflas Hukuku, Evrim Dağıtım, İstanbul, 1993, 3. Cilt, s. 2212)

YARGITAY, BİR MAHKEME KARARININ GAYRİMENKULÜN AYNINA MI YOKSA GAYRİMENKUL ÜZERİNDEKİ KİŞİSEL HAKLARA MI İLİŞKİN OLDUĞU HUSUSUNDA YANILGIYA DÜŞÜLMESİNİ ÖNLEYECEK ŞEKİLDE FORMÜL İFADELER KULLANMIŞTIR.

Yargıtay, taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararların kesinleşmedikçe yerine getirilemeyeceğine dair 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 367. Maddesi hükmünü değerlendirirken; ilamda taşınmazın aynına dair sicil değişikliğine yol açan bir tescil hükmü bulunup bulunmadığına bakmaktadır. Eğer mahkeme kararı sicilde değişiklik yaratmıyorsa, kesinleşmeden icraya konulabileceğini belirtmektedir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 01.12.2016 tarihli ve 2016/19578 Esas, 2016/16352 Karar sayılı ilamında; "...somut olayda icra takibinin dayanağı olan İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin ilamında; muvazaalı devir ispatlanamadığından tapu iptali ve tescil davasının reddine, davacının tasarrufunda bulunan dairenin değeri olan 24.461 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Bu halde, Mahkeme'ce taşınmazın aynına ilişkin kurulmuş bir hüküm bulunmadığı gözetilerek şikayetin reddi gerekirken aksine düşünce ile takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir...." denilmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.02.2017 tarihli ve 2016/21785 Esas, 2017/1150 Karar sayılı ilamında; “....HUMK'nun 443/4 (HMK'nun 367/2) maddesi gereğince, gayrimenkul ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe icra edilemez. Bu nedenle aynı ilamda yazılı eklentilerin de infazının istenebilmesi için ilamın kesinleşmesi zorunludur. Buna karşılık, gayrimenkulün aynına ilişkin olmayan (gayrimenkul üzerindeki kişisel "şahsi" haklara ilişkin olan) ilamların icraya konulabilmesi için bunların kesinleşmesine gerek yoktur…. Somut olayda, takibe konu... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/79 Esas ve 2014/380 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; Mahkemece, muhdesatın tespitine karar verildiği, ilamda sicilde değişikliğe yol açan tescil hükmü bulunmadığı, dolayısı ile ilamın taşınmazın aynına ilişkin olmayıp infazı için kesinleşmesi koşulu bulunmadığından şikâyetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde şikâyetin kabulüne karar verilmesi doğru değildir." denilmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.02.2017 tarihli ve 2016/21779 Esas, 2017/1149 Karar sayılı ilamında; "...6100 sayılı HMK'nun geçici 3. Maddesi gereğince uygulanması gereken HUMK'nun 443/4 (HMK'nun 367/2) maddesi gereğince, gayrimenkul ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe icra edilemez. Bu nedenle aynı ilamda yazılı eklentilerin de infazının istenebilmesi için ilamın kesinleşmesi zorunludur. Buna karşılık, gayrimenkulün aynına ilişkin olmayan (gayrimenkul üzerindeki kişisel "şahsi" haklara ilişkin olan) ilamların icraya konulabilmesi için bunların kesinleşmesine gerek yoktur. ... Somut olayda, takibe konu... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/418 Esas ve 2014/497 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; mahkemece, terditli taleplerden tapu iptali talebinin reddine, muhdesat bedelinin davacıya verilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. İlamda sicilde değişikliğe yol açan tescil hükmü bulunmadığı, dolayısı ile ilamın taşınmazın aynına ilişkin olmayıp infazı için kesinleşmesi koşulu bulunmadığından mahkemece, şikâyetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde şikâyetin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir." denilmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 12.06.2017 tarihli ve 2017/12508 Esas, 2017/8828 Karar sayılı ilamında; “Borçlu vekili, takip dayanağı ilamın kesinleşmeden takibe konulması ve icra emrinde bulunması zorunlu olan icra müdürlüğü hesap bilgilerinin olmaması sebebiyle takibin iptalini istemiştir. Mahkemece, tapu iptali ve tescil konulu mahkeme kararının kesinleşmeden infaz edilemeyeceği gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmiş olup, hüküm alacaklı vekilince temyiz edilmiştir…… Yukarıda belirtilen hali ile dayanak ilam, taşınmazın aynı ile ilgili kayıt ve sicillerde değişiklik yaratacak bir hüküm içermemektedir. Anılan madde kapsamında kalmadığından, icrası için kesinleşme şartı bulunmamaktadır.” denilmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 28.09.2017 tarihli ve 2016/17998 Esas, 2017/11744 Karar sayılı ilamında; “Somut olayda; takip dayanağı kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil ile tazminat istemli dava sonucunda; tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Her ne kadar anılan bu ilamda taşınmazın aynı tartışılmış ise de; hüküm kısmında taşınmazın aynıyla ilgili kayıt ve sicillerde değişiklik yapılacağı yönünde hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda ilamın kesinleşmeden infazı mümkün olduğundan şikâyetin reddine dair mahkeme kararının onanması gerekirken yazılı gerekçe ile bozulmasına karar verildiğinden alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü yoluna gidilmiştir.” denilmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 13.12.2017 tarihli ve 2016/19119 Esas, 2017/16789 Karar sayılı ilamında; “Somut olayda takibe konu ilamın incelenmesinde; mahkemece davanın tazminat yönünden kabulüne hükmedilerek tazminata hükmedildiği, ilamda sicilde değişikliğe yol açan taşınmazın aynına dair tescil hükmü bulunmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan sebeplerle dayanak ilam, taşınmazın aynına dair olmayıp, infazı için kesinleşmesi koşulu bulunmadığından bu yöndeki şikâyetin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde şikâyetin kabulüne karar verilmesi doğru değildir.” denilmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.07.2017 tarihli ve 2015/8452 Esas, 2017/9861 Karar sayılı ilamında; "...İlamda sicil değişikliğine yol açan taşınmazın aynına dair tescil hükmü bulunmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan sebeplerle dayanak ilam, taşınmazın aynına dair olmayıp infazı için kesinleşmesi koşulu bulunmadığından şikâyetin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde şikâyetin kabulüne karar verilmesi doğru değildir." denilmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 18.10.2017 tarihli ve 2015/9497 Esas, 2017/13243 Karar sayılı ilamında; “Somut olayda, takibe konu … Asliye Ticaret Mahkemesinin … kararı ile davalının taşınmaza vaki el atmasının önlenmesine karar verilmiştir. Bu hali ile ilam taşınmazın aynı ile ilgili, kayıt ve sicillerde değişiklik yaratacak hüküm içermemektedir. Anılan madde kapsamında kalmadığından, icrası için kesinleşmesi şartı bulunmamaktadır.” denilmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 05.12.2017 tarihli ve 2015/15087 Esas, 2017/16190 Karar sayılı ilamı ile Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 17.01.2018 tarihli ve 2015/15824 Esas, 2018/601 Karar sayılı ilamı da aynı doğrultudadır.

Görüldüğü üzere taşınmazın aynını etkileyen ve sicil değişikliği gerektiren ilamların icrası için kesinleşme şartı aranırken; davanın reddi, feragat, tazminat, alacak gibi kalemlere dönüşmesi halinde ilamların kesinleşmesine gerek yoktur.

ÖTE YANDAN YARGITAY; VASİYETİN İPTALİ VE TAPU İPTALİ GİBİ DAVALARDA, TAŞINMAZIN AYNINA GİRİLMEDİĞİ VE SİCİL DEĞİŞİKLİĞİNE HÜKMEDİLMEDİĞİ MÜDDETÇE HARÇ VE VEKÂLET ÜCRETİNİN DE NİSPİ DEĞİL MAKTU OLMASI GEREKTİĞİNİ VURGULAMAKTADIR. BU DURUM DA VASİYETİN İPTALİ DAVALARININ, TAŞINMAZIN AYNINA DAİR OLMADIĞINI VE KESİNLEŞMEDEN İCRAYA KONULABİLECEĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.03.1996 tarihli ve 1996/2-6 Esas, 1996/154 Karar sayılı ilamında; "Vasiyetnamenin iptali isteklerinde genelde ayna taalluk eden bir ihtilaf mevcut değildir. Bu nedenle de belirlenmesi gereken yön dayanılan kişisel hakkın bulunup bulunmadığı ve vasiyetnamenin geçerli olup olmadığının tespitinden ibarettir. Vasiyetnameye dayanarak vasiyetnamenin edasının istendiği hallerde yüklenecek harcın nispi olacağı tartışmasız olmak gerekir. Ancak yalnızca vasiyetnamenin geçerliliğinin tespiti istemine yönelik olarak açılan davada, verilecek kararın eda isteğini içermediği gözetilerek maktu harca tabi olduğunun kabulü icap eder." şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.05.2016 tarihli ve 2015/17161 Esas, 2016/7316 Karar sayılı ilamında da; "... Hukuk Genel Kurulunun 13.03.1996 tarihli ve 1996/2-6 E., 1996/154 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, vasiyetnamenin iptali davasında ayna taalluk eden bir ihtilaf mevcut değildir. Bu sebeple de belirlenmesi gereken yön, dayanılan kişisel hakkın bulunup bulunmadığı ve vasiyetnamenin geçerli olup olmadığının tespitinden ibarettir. Buna bağlı olarak da dava lehine sonuçlanan taraf yararına maktu vekâlet ücreti takdir edilmesi gerekir." denilmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25.09.2018 tarihli ve 2016/20008 Esas, 2018/8967 Karar sayılı ilamı da aynı yöndedir.

Sonuç olarak; vasiyetin iptali davaları taşınmazın aynına dair olmayıp, kesinleşmeden icraya konulabilmesi mümkündür. (KASIM 2020)